Audi, sürekli olarak “quattro” dört tekerlekten çekiş sistemiyle gurur duyardı. Ancak bu sistemi arazi araçlarında değil, binek otomobillerde kullandığından, yıllardır herkeste inceden inceye bir merak uyandırırdı… “Audi bu sistemi neden bir arazi aracında kullanmıyor?” diye…
Ve Audi, bu sistemi heybetli, ama bir o kadar da gösterişli bir araca koydu. Adına da Q7 deyiverdi. üünkü 7 koltuklu olur kendileri.
Daha çok SUV meraklısı Amerikalıları düşünerek hazırladığı bu araç, hemen belirtelim, Audi’nin yeni tasarım yüzünü taşıyan araçlardan biri. Geniş ön ızgarası A8’i andırırken, diğer bölümleri tamamen kendisine özgün bir görünüm çiziyor. Zaten aracı her gördüğünüz yerde, içinize bir heşyecan geliveriyor. Artık bu heyecan, insanda kullanma isteği uyandırmasından mı kaynaklanıyor, yoksa biraz da “korku” unsuru mu taşıyor, onu sizin değerlendirmenize bırakıyorum. üünkü heybetinden dolayı biraz ürkütücü bulanlar da çıkabilir. Hani yanından geçerken “Acaba ısırır mı?” şeklinde bakışlar atan gözlerle karşılaşmadım değil!
Ancak aracın gayet sportif çizgilere sahip olduğunu, kaslı bir sporcu gibi durduğunu ve hayli geniş boyutlarda tasarlandığını kabul etmekte yarar var.
‘Alo, burası kaptan köşkü!’
Aracın dış detaylarına çok daha fazla eğilip, yazıyı uzatmaktansa, doğrudan içini anlatmaya başlayacağım. üünkü anlatacak detayları hayli fazla.
Sürücü koltuğuna oturduğunuzda elinize telsiz mikrofonunu alıp “Alo, burası kaptan köşkü” diyesi geliyor insanın. A6 esintileri taşıyan göstergeler ve ona bağlıymış hissi veren, tek parça halindeki orta konsol, bu hissi uyandıran etkenlerin başında. Orta konsolun üzerindeki renkli ekran, bir bütün halindeki müzik sistemi ve klima kontrolleri, vites kolunun iki yanındaki düğmeler ve arkasında, aracın pek çok ayarını tek yerden gerçekleştirmeye yarayan iri MMI düğmesi, bu etkiyi devam ettiriyor. Eh, gece kırmızı ağırlıklı ışıklandırmalarla ne demek istediğimi daha iyi anlıyorsunuz zaten.
Bunun yanında araçta el freninin, Alman otomobillerine has bir şekilde “ayakla” kumanda edilmesi, kol dayama bölgesinde bolca yer açmış. Audi de buraları, çeşitli gözlerle doldurmuş. Resmen “misafir odası” büyüklüğüne sahip aracın iç mekanında, dizlere hayli yer ayrılmış. Bununla birlikte arka üçüncü sıra koltuklarda oturmak, 1.65’in üzerinde değilseniz çok sorun teşkil etmiyor. Arka iki sıra koltuğu yatırarak pek çok oturma düzeneği elde edilebiliyor.
Ayrıca ikinci sıradakiler için bağımsız klima ayarları da unutulmamış. Nitekim Q7’yi makam aracı olarak ya da şoförlü kullanmak isteyenler, bu klima ayarlarına ihtiyaç duyarlar diye düşünüyorum. Zaten araçtaki klima, dört bölgeli, bağımsız ayarlara sahip. Ayrıca arka ikinci sıradaki koltukların ileri geri hareketi mevcut. Bagaj kapağı ise elektrikli olarak açılıp-kapanıyor. Havalı işte…
Teknoloji böyle bir şey!
Audi Q7, sadece heybetli ve lüks arazi 4×4 değil, aynı zamanda teknolojik nimetlerin bolca kullanıldığı bir araç. Nitekim donanımları bunu gösteriyor.
ürneğin şerit değiştirmelerde aniden yanınızda bitiverecek bir aracı aynadan farkedemediyseniz, size yardımcı olan bir radar sistemi var. Bu sistem, arka tampondaki algılayıcılarla 50 metreye kadar olan alandaki nesneleri belirleyip, “Abi gelen var” diye yan dikiz aynasındaki LED lambalarla uyarıyor. ünce biraz sönük yanan lamba, siz şerit değiştirmekte ısrar ederseniz daha parlak yanıyor. Bizzat test edildi, onaylandı!
Bu arada park desteği için kullanılan kamera da çok pratik. Renkli geri görüş kamerası, görüntüyü orta konsoldaki ekrandan izlettiriyor. Ayrıca çizgilerle de sizi manevra konusunda yönlendiriyor. Tabii bu çizgilerin ne anlama geldiğini öğrenmek gerek önce. Sesli uyarı da var ayrıca.
“Kıyılmaz be sayın abim!”
Kullandığımız Q7’nin kaputunun altında, 4.2 lt doğrudan püskürtmeli benzinli V8 motor vardı. Daha kontoğı çevirir çevirmez homurdanmaya başlayan bu motor, 350 beygirlik gücünü, daha gaza dokunurken hissettiriyor. Her beygirin hakkını vermek bu olsa gerek…
Tabii bu konuda, tiptronic şanzımanın da katkısını unutmamalı. Gayet uyumlu çalışan, aynı zamanda yüksek devirlerde vites değişimine olanak tanıyan bir de “Sport” modu olan bu şanzıman, istenirse direksiyonun arkasındaki kulakçıklarla size vitese müdahale hakkı da veriyor. Yakıt tüketimi konusunda ise pek bir şey söylemek gerekmiyor. Tabii ki yüksek ama ağırlık, motorun büyüklüğü, performans aşkı ve dört tekerlekten çekiş derken, bunun fazla önem taşıyacağını sanmıyorum.
Dört tekerlekten çekiş sistemi hakkında söylenecek çok şey yok. Zira 25 yılı aşkın süredir Audi’nin kullandığı “quattro”, kelimeleri “kifayetsiz” bırakıyor. Arazi performansını “kıyısından” ölçmek istediğimizde her ne kadar çevredekilerin “Kıyılmaz be sayın abim!” tepkileriyle karşılaşsak da, quattro sistemi, arkadaşların şaşkın bakışları altında kendisini fazlasıyla kanıtladı. Havalı süspansiyon sistemiyse, farklı sürüş koşullarına göre sürücü tarafından ayarlanabildiği gibi, bu işi bizim gibi tembeller için “otomatik” olarak kendisi de yapabiliyor. Sonuçta arazide bile olsa, o koca kütleyi nasıl idare etmesi gerektiğini bilecek kadar akıllı.
Eveeet. iş, fiyatı söylemeye geldi. Kullandığımız araç, full donanımlı olduğundan fiyatı 168 bin euro civarındaydı.
Neleri var?
* Altı hava yastığı, ABS, ESP, adaptif hız sabitleyici, yönlendirilebilir farlar, park mesafe ve geri görüş kamerası, Side Asist şerit ihlal sistemi, lastik basınç sistemi, lima, katlanabilir elektrikli aynalar, alarm, anahtarsız giriş sistemi, havalı süspansiyon, hafızalı-elektrik kontrollü, ısıtmalı ön koltuklar, elektrikli ayarlanabilir direksiyon simidi ve dahası…
Kimliği
Motor : 4163 cc
Beygir Gücü : 350 HP
Vites tipi : 6 ileri Tiptronic
Hızlanma (0-100 km/s) : 7.4 sn*
Tüketim : Ort. 13.6 lt*
* Fabrika verileri