Virajı nasıl döndüğünüzü, ışıklardan kalkıp, herkesten önce nasıl viraja geldiğinizi ya da, önem verdiklerinizi, sizi O’nda gördüklerini hayal ederken mi uykuya dalıyorsunuz? Yani Geceleri yatağa yattığınızda otomobilleri düşünürken mi uykuya dalıyorsunuz? O zaman bu yazıyı dikkatli okuyun, çünkü bir Maserati ya da Ferrari’ye şehir içinde, tecrübeli ellerde, zor zamanlar yaşatabilecek bir otomobil, inceleme yazımızın kahramanı.
Spor otomobil severlerin çok takdir etmesi gereken bir marka Ford. Ferrari ile ilgili bir “klasik otomobil” yazısında da bahsetmiştim; Porsche ile Ferrari birbirlerine benzer markalar olabilir ama biri yarışmak için otomobil satarken diğeri mükemmel spor otomobili yapmak için yarışlardan edindiği tecrübeyi kullanıyordu. işte Focus ST de aynı Porsche gibi, yarışlardan edinilen bilgi ile hazırlamış bir araç.
üyle bir araç ki, isterseniz itin kakın, acımasız olun, isterseniz “30 yazan yerde 20 ile giderim” deyin, her ortama uyum sağlıyor. Eğer tercihiniz test aracımızın rengi, yani erdem dolu renkler yerine, “gelmişim dünyaya bir kere” diyen bir renk ise, o zaman 30 yazan yerde 20 ile gitseniz de, sizden havalısı olmaz.
“Her güzelin bir kusuru vardır” yaklaşımı uygulandığında, Ford Focus ST için şunları söyleyebiliriz; cam açma kapama düğmesi sol kapıda başka sağ kapıda başka yerde, geceleri küllüğünden dışarı ışık sızıyor. Herhalde içinizden “başka kusur bulamadın mı” diyorsunuz. Diğer yandan, araçta xenon far ve açılır tavanın standart olmasını beklerdim ve benzini yakıyor gerçekten; 100 kilometre de ortalama 16.5 litre civarı yaktı ama test otomobili ile gaza biraz bastığımı da itiraf ediyorum. Son olarak direksiyonun arkasında sol eliniz parmakları ile kullandığınız radyo kontrolleri direksiyonda olsa daha güzel olurdu.
Motor hacmi 2.5 litre olan ST’nin alt devirleri o kadar canlı ki, araçta sanki turbo yerine kompresör var. Spor otomobillerin çıkarması gereken sesler anlamda ST sınıf lideri olabilir; hiçbir eksiği yok, gaza bastığınızda çıkan hava emme sesi, alt devirlerde ayağınızı gazdan çektiğinizde egzozun “blıp blıp” diye ses çıkarması, üst devirlerde çıkardığı hırıltı gerçekten mükemmel.
Hızlı kalkmak istenildiğinde, kalitesi bozulmuş ve kirli asfalt yollarımızdan dolayı, birinci vites kısa izlenimi veriyor ve lastikler boşa dönüyor ama şanzıman oranları çok başarılı. Aracı rahatlıkla ikinci viteste kaldırıp gayet güzel bir şekilde hızlanabilirsiniz ya da 4 viteste 50 ile giderken gayet güzel hızlanabilirsiniz.
Debriyajının ve viteslerinin yumuşaklığı şehir içinde tampon tampona trafikte işinizi hiç zorlaştırmıyor. üyle ki isterseniz direksiyonun sertliğini ayarlayabiliyorsunuz. Koltukları çok iddialı; çok sağlam bir kumaştan üretildiği anlaşılan Recaro marka koltuklara oturduğunuzda “hmm ciddi bişey bu” dedirtiyor size. Göğüsteki ilave üçlü gösterge grubu, yağ sıcaklığı, turbo basıncı ve yağ basıncını ölçüyor ve sürekli değişen ölçümleri ile otomobili yaşayan bir varlıkmış gibi gösteriyor.
Virajlarda, aracın şasesinin ve süspansiyonlarının usta ellerden çıktığı anlaşılıyor. Sertliği bozuk yollarda rahatsız etmiyor, oldukça dengeli yol tutuyor, önden ya da arkadan kaymaya başlamadan önce size durumu hissettiriyor. Virajlar içinde gaza yüklendiğinizde; ESP sistemi yumuşak hareketlerle doğru olanı yapıyor ve sizi yolda tutuyor.
üzetle Ford Focus ST öyle bir otomobil ki, garajınızda bir Porsche 911 Turbo bulunsa da, O’na yine de sahip olmak istersiniz.